UNUTTURULAN ZAFERİN 101. YILI KUTLU OLSUN
Osmanlı Devletinin I.Cihan Harbine girmesiyle birlikte birçok cephe açılmıştır. Ne tuhaftır ki Osmanlı Devleti en kudretli döneminde de dört cephede en güçsüz olduğu son savaşında da dört cephede savaşmıştır. Tarih kitaplarında Birinci Dünya savaşındaki zaferlerimiz denince sadece Çanakkale geçer ve sadece Mustafa Kemal’in başarıları aklımıza gelir. Oysaki Birinci Cihan Harbi Çanakkale ve Mustafa Kemal’in başarılarından ibaret değildir. Cihan Harbinde kimler yoktur ki… Enver Paşalar, Halil Paşalar, Nuri Paşalar, Kuşçubaşı Eşrefler, Hafız İsmail Hakkılar, Süleyman Askeriler, Fahrettin Paşalar, Sakallı Nurettin Paşalar, Esat Paşalar, Mehmet Akifler, Sudanlı Zenci Musalar, Kazım Karabekirler… Bu insanların da hakkını vermek lazım. Bu insanlar vatanı için kendini, hayatını hiçe sayarak şehadete yürüyen insanlardı. Bu yüzden bu insanlara da değinmeliyiz. Ve bir cephe var ki kahraman Osmanlı Askerinin aslanlar gibi mücadele ederek İngilizleri mağlup ettiği, mağlup etmekle de bırakmayıp rezil ettiği cephe: Irak Cephesi. IRAK CEPHESİ Savaşın başlamasıyla İngilizlerin büyük kuvvetlerle Irak’a yükleneceği anlaşılmıştır. Kafkasya’dan XII. ve XIII. kolordular bölgeye sevk edilecektir. Fakat onlar bölgeye gelinceye kadar İngilizleri tutmak gerekir. Bunun için Başkomutan Vekili Enver Paşa -Teşkilat-ı Mahsusa’nın kurucusudur- Teşkilat-ı Mahsusa’dan Binbaşı Süleyman Askeri Beyi çağırır. Ve onu Basra Valiliği ve Irak Cephesi Genel Komutanı ünvanıyla bölgeye yollar emrinde ise sadece Osmancık taburu vardır. Süleyman Askeri Bey Irak’a vardığında aşiret gönüllülerinden ordunun Fırat ve Dicle kollarını kurdurtur. İLK ÇATIŞMALAR Süleyman Askeri Bey Basra üzerine yürür. Nisan ayında Şuaybe civarında İngilizlerle çatışmalar başlar. 12 Nisan sabahı Osmanlı ordusu taarruza geçer. Taarruz iki gün sürer General Townshend ordusunun durumunu iyi görmez ve çekilme kararı verir. Fakat talihin acı yüzü bu kez Osmanlıya dönmüştür. Süleyman Askeri Bey çatışmalarda iki bacağından yaralanır ve durumu da iyi değildir. Mamafih o kendi durumuna hiç aldırış etmeden İngilizlerin peşine düşer. Yaralı halde sedye üzerinde 160 km İngilizleri kovalar. Bu arada gönüllü Arap birlikleri içindeki firarlar artar. Osmanlı ve İngiliz ordusu yeniden karşılaşır. Ama bu sefer İngilizler takviye birlikler almışlardır. Savaş başlar. Gönüllü Arap birlikleri elinden geldiğince dayanır. Fakat İngilizlerin yoğun baskısı sonucu firarlar daha da artar. Diğer yandan savaş da İngiltere lehine gitmektedir. Üst üste gelen bu gelişmelerden sonra Süleyman Askeri Bey hayati bir karar verir. - Asker çekil !!! Osmanlı ordusu perişan halde geri çekilir ama bir kişi hariç. Savaş alanında bir aslan vardır. Yaralı bir aslan Süleyman Askeri Bey savaş alnında kalır yaralıdır. Askeri yavaşlatmak istemez düşmana esir düşmeyi de istemez. Ve orada şehit olur. Osmanlı Devleti bir vatanperver evladını daha kaybetmiştir Lawrence Hatıralarından Arabistanlı Lawrence Süleyman Askeri Bey’in ölüm haberini aldığında Şerif Hüseyin’le beraber başlatacakları isyanın ayrıntılarını konuşuyorlardı. Yıllar sonra hikmetin yedi sütunu adlı kitabında şunları yazar: “Osmanlılar Devletlerinin mevcudiyeti için fevkalade fedakarlıkla ellerinden gelen her şeyi yaptılar. Süleyman Bey’in ölüm haberi geldiğinde Hüseyin Paşa’nın sarayındaydım. Hüseyin Paşa bana -Bunlar böyle ölmesini de bilirler.”dedi. Arabistanlı Lawrence Kut’ül Amare ZaferiSon gelişmelerden sonra İngilizler kendilerine daha da güvenle Bağdat’a doğru harekete geçtiler. Amaç Bağdat’ta Noel’i kutlamaktı. Bu arada Süleyman Beyin yerine Nurettin Paşa 9. Kolordu komutanı olarak atandı. Bu arada da Halil paşa –Enver Paşa’nın kendisinden bir yaş küçük olan amcası- kolordusuyla beraber Nurettin paşaya katıldı. 19 Nisan 1916 tarihinde Goltz Paşa’nın tifüsten ölmesi üzerine 6. Ordu komutanlığına atandı. General Townshend komutasındaki İngiliz birlikleri Selman-ı Pak’a kadar geldiler. Eğer Selman-ı Pak düşerse Bağdat da düşerdi. Osmanlı Askeri de bunun farkındaydı. Selman-ı Pakta iki ordu karşı karşıya geldi. Townshend komutasındaki İngilizler varıyla yoğuyla saldırıyorlar. Kahraman Osmanlı Askeriyse hep püskürtüyor, İngilizler ağır darbeler alıyorlardı. Savaşın kötüye gittiğini gören Townshend ordusunu Aziziyeye çekmek için izin istedi. Ama ordusunu zar zor Kut’ül Amareye kaçabildi. Asıl şimdi Kut’ül Amare savaşı başlamıştı. Bir yanda Osmanlı Askeri diğer yanda Dicle nehri, General Townshend sıkışmıştı ve acil yardım çağırıyordu. İngilizleri kurtarmak için Rus komutan İgor İran içlerinden Kutü’l Amareye Townshend’i kurtarmaya gelir. Fakat Nurettin Paşa ve Halil Paşalar karşısında hiç şansı yoktur. İgor komutasındaki Ruslar yenilir ve kaçar. Sonra İngilizler kurtarma operasyonları düzenlerler ama nafile. Townshend de boş durmuyor hep yarma harekatı yapmaya çalışıyordur. Ama tüm bu çabalar yetersiz kalıyor, Osmanlı ordusu iki taraftan taarruzlara geçit vermiyordu. Sonunda İngilizler bu işi başka yoldan halletmeye karar verdiler. Ünlü ajan Lawrence’ı Halil Paşaya yolladılar. Lawrence Halil Paşaya bir milyon sterlin teklif etti. Halil Paşanın Cevabı net “hayır” sonra Lawrence parayı iki katına çıkarır.Bu defa Halil Paşanın cevabı daha keskindir. “Baltacılar devri geride kaldı…” anlaşma olmaz. Bu kez İngilizler silahla, yiyecekle ve cephaneyle dolu bir gemi hazırlayıp Kutü’l Amareye yolladılar. Fakat gemi gece fark edildi. Hemen Halil Paşaya haber verildi. Halil Paşa Fatih edasıyla atına atladı. Ve atını suya sürdü. Bu arada, Osmanlı topçularının yoğun ateşi sonucu gemi batırıldı. Townshend son gelişmelerden sonra umudunu tamamen yitirmişti. Ordusu da artık açlığa dayanamamaktaydı. Townshend Halil Paşaya bir istek de bulundu. “Köpeğim Spotun gitmesine izin verin” dedi. Halil Paşanın cevabı ise muhteşem olmuştur. “ Esaret İngilizler içindir, köpekler için değil”. Son teşebbüslerin başarısız olması, askerlerin teslim olmak istemesi, yiyecek kalmaması gibi sebeplerden ötürü General Townshend daha fazla dayanamadı.29 Nisan 1916 tarihinde,4 ay 23 gün süren kuşatmanın ardından İngilizler teslim oldu. Kut’ül Amarede İngilizlerin 13. 300 eri 481 subayı 13 generali 5 bin Osmanlı Askeri tarafından esir alınmıştır. Esirleri kurtarmaya gelenlerde 30 bin zayiat vererek geri dönmüşlerdir. Osmanlı ise 10 bin er 350 subayını şehit vermiştir. Halil Paşanın şu sözü savaşın bittiğini gösterir. “Osmanlı sebatı İngiliz inadını yendi.” 1952 senesine kadar kut bayram olarak kutlanan ve hatırlanan bu olay 1952 senesinde dönemin liderlerinin Natoya girmek uğrunda ve İngiliz baskılarına direnemediğinden ötürü 29 Nisan Kut Bayramlığından kaldırılmış, kitaplarda yer almamış ve yüce milletimizin hafızalarından silinmeye çalışılmıştır. HALİL PAŞANIN ASKERLERİNE KONUŞMASI “Arslanlarım! Bütün Türklere şeref ve şan İngilizlere kara meydan olan şu kızgın toprağın güneşli semasında şehitlerimizin ruhları gülerek uçarken bende hepinizi pak alnınızdan öpüyorum. Cümlenizi tebrik ediyorum. Ordum 10 bin erini 350 subayını şehit vermiştir. Mamafih buna karşın Kutta 13.300 er 481 subay 13 general esir alıyorum. Bu orduyu kurtarmaya gelen İngiliz kuvvetleri 30 bin zayiat verip geri dönmüşlerdir. Burada Cihanı hayrete düşürecek fark görülür. Bu güne Kut Bayramı namını veriyorum. Ordunun her ferdi her sene bu günü tesit ederken şehitlerimize Yasinler Tebarekeler Fatihalar okusunlar. Şühedamız hayatı ulyatta, semavatta kızıl kanlarla pervaz ederken gazilerimizde ati deki zaferlerimizle igehban olsunlar. Altıncı Ordu Kumandanı Mirliva Halil
BU BAYRAK DALGALANACAK BU ÜLKE YAŞAYACAK ! KARŞIMIZDAKİ DÜŞMANLAR BİZDEN KORKUP KAÇACAK ! BİNLERCE YIL HÜR YAŞAMIŞ BİR MİLLETİN TORUNLARIYIZ ! ŞU STEPLERİN KURDU ASLANI GÖKLERİN KARTALIYIZ ! SÜLEYMAN ASKERİ
Kaynaklar: Halil -Kut- Paşa, Bitmeyen Savaş, İstanbul 2007; Philip H. Storddard, Teşkilat-ı Mahsusa, İstanbul 2003; Nevzat Kösoğlu, Şehit Enver Paşa, İstanbul 2008; Yılmaz Öztuna, Kısa Osmanlı Tarihi, İstanbul 2015; Ziya Nur Aksun, Osmanlı Tarihi Cilt VI, İstanbul 1994; Yusuf Hikmet Bayur Türk İnkılabı Tarihi, Ankara 1991 Hazırlayan ve sunan: Durdu Mehmet MENGÜR |
10131 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |